27 Aralık 2011 Salı

Ordan Burdan 2





Marketten birşeyler aldığımda hesap cebimdeki bozuklarla tam olarak denkleşince öyle bir mutlu oluyorum ki.Para bozdurmamanın verdiği mutluluk da apayrı.

Milli piyango bileti satan iki biletçi yanyana duruyordu.İkisi de aynı şahsın biletleri.Birinde upuzun kuyruk var birinde ise hiç kuyruk yok.Kimse de sıra olmayan yere gitmeye yanaşmıyor.Bileti satan dayıya "Dayı burada bilet satılmıyor mu yoksa ,burada niye sıra yok ? " dedim."Kimse gelmezse sıra olmaz tabi ,gel ki sıra olsun ." dedi.Neyse her sene olduğu gibi çeyrek bilet aldım 1/10.000.000 olasılığa güvenerek.Parayı ödeyip arkamı döndüğümde geride on beş - yirmi kişi vardı.Dayının haklılığı bir yana neden hep topluluk psikolojisiyle hareket ediyoruz? Neden hep bir sürünün arkasındayız,neden diğer yolu hiç denemeyiz ?

Kibritçi kızın hikayesini okuyunca çoğumuz duygulanırız.Oysa hikayeyi sıcacık evlerimizde okumuşuzdur.


Otobüs yolculuklarında hep kitap okumaya niyetlenirim.Kitabı elime alırım da o sayfa bir türlü açılmaz.Çünkü insan uyanıkken kendiyle yüzleşmeye cesaret edemez.Oysa gece yolculukları bir başkadır.Uzaktan parıldayan ışıklar,yol kenarındaki evler.Çoğunun ışıkları kapalıdır da kimilerinin ki de açıktır.Cılızca yanar ışık.Ne hayatlar vardır bilmediğimiz kimi hasta bekliyordur kimi yeni gelmiştir işten bilinmez.

Bilmediğimiz bir yerde adres sorduklarında "Valla ben de bilmiyorum.Ben de buraların yabancısıyım." diyoruz.Adres sorana yardım edemediğimiz için üzülüyoruz biraz ama bazen cidden yabancısıyız bu dünyanın.

Hep diyoruz ki cep telefonu/bilgisayar/elektronik posta kısacası mektubu öldürdü diye.Oysa mektubu öldüren teknoloji değil bizleriz.Halen kırtasiyelerde kalem,kağıt satılıyor.Postahaneler ve postacılar yok olmuş değil.Biz zahmet edip yazalım ve postahaneye götürelim yeter.Onlar orada bekliyorlar ...

Bebeklerin yüzü hiç yalan söylemedikleri için mi bembeyaz ve tertemizdir yoksa bu dünyada henüz  pisliğe hiç şahit olmadıkları için mi ?

Gözyaşımız bile ayrı durmaya dayanamaz da çenemizde birleşir bir süre sonra.

Bildiğimiz çarpma işleminin yutan elemanıdır sıfır.Ya Harezmi olmasaydı ne yapardık ?

Saatlerimizi bilgisayar başında sosyal paylaşım sitelerinde geçiriyoruz da gittikçe asosyalleşiyoruz  gibi geliyor. Bu ne yaman bir çelişki ?

Bu satırları sonlandırırken Rise and Fall çalıyordu.Dinlenesi de var hani.

23 Aralık 2011 Cuma

Pi'ye Övgü




Üç bir yanın dört duvar arasına sığmaz.

Virgülden sonra sonsuz basamakların.

Hep çemberin çapına oranını vermek zorunda mısın ?

Peki seni üç aldıklarında hiç gücendiğin oldu mu ?

Söyle Pi kardeş nereden gelip nereye gidersin ?

Ya da söyleme sen bilirsin ...


13 Aralık 2011 Salı

Küçük Adam Büyük Hayaller





Sanki soğuktan kaçarmışcasına hava kararmadan bir gemi daha terk ediyordu Kirilov'u süzülerek.Bu küçük kasabadaki sessizliği onar ruble kazanmanın verdiği mutlulukla evlerine gitmek için birbirleriyle yarışan liman işçileri bozuyordu günün yorgunluğuna aldırmayarak.Ceplerinden çıkardıkları votkadan yudumlayarak ısınmaya çalışsalar da yırtık ve yamalı ceketinin ısıtamadığı küçük İvan diğerleri kadar şanslı değildi aslında.Soğuktan kızaran minik burnu ve buz tutan yanakları o kadar hissizleşmiş olacak ki on ruble kazanmanın mutluluğu okunmuyordu suratında.Küçük ve güçsüz omuzlarına binen ağır yük pek de etkilememişti İvan'ı.Koşar adımlarla terk ediyordu sanki limanı,karanlıktan da korkmuyordu oysa.Belki de konserve kutusundan bozma,kapağı bile olmayan kumbarasına kazandığı parayı atmak için acele ediyordu kimbilir ya da kendisi ve annesine birkaç gün yetecek kadar patetes ve birkaç dilim alabilmek için karanlık basmadan.Küçük adam büyük adımlarla evin yolunu yarılarken nefes aldıkça ciğerleri yakan puslu soğuk hava gittikçe hissizleştiriyordu nasır tutmuş parmaklarını da.Beş rubleyle ancak kendilerine iki gün yetecek yiyecek ve iki dilim ekmek alabilmişti İvan.Eve ulaştığında annesi sadece bir kova dolusu odanla tutuşturulmuş cılız ateşin başına aldı İvan’ı.Cılız ateşin karşısında ısınmaya çalışan küçük adam sıcağa da direniyordu aslında hissizlikten kaynaklanan yüzündeki belirsiz ifadeyi devam ettirerek.Çok geçmeden annesiyle birlikte,ayakta durmaya çalışan küçük tahta masanın üstündeki yiyeceklerle doyurmaya çalıştılar karınlarını.Hızlı yendiği için değil de yiyecek fazla bir şeyin olmadığı için kısa süren yemek faslının bitip yatma vaktinin geldiğini sönmeye yüz tutan zaten çok fazla ısıtmayan güçsüz ateş  haber veriyordu.Kendisi kadar “şanslı” olmayan insanlar için para biriktirdiği kumbaraya alışverişten arta kalan beş rubleyi attı İvan yatmadan önce.Ne sönmeye yüz tutan ateş ne de ceketinden biraz da ha kalın yorgan ısıtabilirdi soğuk yatağında İvan’ı her şeyin para etmediğini,herkesin eşit şartlara sahip olduğunu ve kendisinden daha “şanssız”lar için yapmak istediklerini umut etmenin ısıttığı kadar.Uykuya dalmadan önce yüzündeki hissiz ifadeyi hafif bir tebessüm bozdu İvan’ın.Belki yarın yine bir gemi gelirdi Kirilov’a ve hayallerine on ruble daha yaklaşırdı İvan.

5 Aralık 2011 Pazartesi

Gecikmiş Bir Özür !

 
    Aslında bu satırları uzun zamandır yazmayı düşünüyorum,yazmalıydım da ... Epeydir bloga yazamıyorum.Fırsat buldukça giriyorum ama yazı yazacak kadar geniş bir zaman bulduğum söylenemez.Gerçi her ne kadar kimse bundan şikayet etmese de :) belki hiç ummadığım zamanlarda hiç bilmediğim insanlar yazıları okuyor.Okumasa da inanıyorum okuyacak elbet.

    Her fırsatta giriyorsun da neden yazı yazmıyorsun dediğinizi -hiç kimse demiyorsa da buna da inanıyorum birileri elbet diyecek- duyar gibiyim.En başından beri yazılarımın niceliğine değil hep niteliğine önem verdim.Hayat  insanı bir yerlere sürüklüyor derler ya pek kulak asmazdım bu söze.Lakin öyle.Hem sürüklüyor hem de bu sırada sen birilerini ya da bir şeyleri ya ihmal ediyorsun ya da ihmal etmek zorunda kalıyorsun.

  Bugün okuduğum bir kitapta yazar aynen şöyle diyor : " Eğer yazı yazarken çayınızı sıcak içebiliyorsanız o yazdıklarınızı yırtıp atın." Ben buraya yazı yazarken çayımı hiç sıcak içemedim.Hatta kimi zaman yanımda bardak olduğunu unutup devirdiğim zamanlar oldu.Ne kadar anlatabildim bilemiyorum ama buraya yazı yazmak benim için bu kadar önemli.

  Bu diyarı uzun zamandır ihmal ettiğim için özür dilerim.Sağlıcakla ...