26 Nisan 2017 Çarşamba

Astigmat


"Zaman ne kadar da çabuk geçiyor." klişesiyle başlayıp zaten pek de okuru olmayan tamam tamam ne yalan söyleyim hiç okuru olmayan kitlemi daha yazının başında kaybetme riskini almamam gerekirdi ama gerçekten de öyle azizim. Hatta bırak geri getirmeyi durduramıyorsun bile.Oysa zamanı geri getirmek için nelerini vermezsin ? Sahi nelerini vermezsin ? Ya da şöyle sorsam nelerini verirsin ? Sen ; son saniyede değiştirdiği şık yüzünden hayalindeki üniversiteyi kaçırmış öğrenci, sen ; tek ders yüzünden üniversiteyi uzatan potansiyel işsiz, sen; sevgilisinden ayrılmış ve bir o kadar da pişman, kaderin sillesini yemiş ergen daha fazla uzatmayayım zamanı geri getirmek için nelerinizi verirdiniz ? Ben söyleyeyim nelerinizi vermezdiniz nelerinizi. Sanırım bu algoritmayı bir tek sevdiklerinin kıymetini kaybettikten sonra anlayanlar anlayacak.İşte bu sebepten yiyebiliyorken ye, gezebiliyorken gez ve en önemlisi sevebiliyorken sev sonra pek de mümkün olmuyor zira.

Bu yazının hangi kategoriye girdiğine dair en ufak bir bilgim yok.Ve bunun bir önemi de yok.Sanırım serbest stil.Serbest bir şekilde saçmalıyorum. Bolca imla hatası yapıyor olabilirim.Noktalama işaretlerinde de büyük sıkıntım var.Noktalama işaretleri hatası belkide imla hataları içerisine giriyor ve ben bunu bile bilmiyorum. Anlatım bozukluğu yapmadığımın garantisi de yok ama en dikkat ettiğim şey anlatım bozukluğu ve anladım bozukluğu.

 Kibarca gıda sahtekarlarının zeytini siyah göstermek için ayakkabı boyasıyla boyadıklarını, ucuza kaçmak için antep fıstığı yerine kuru bezelyeyi toz haline getirip kullandıklarını,kırmızı toz biber yerine kiremit tozu kullandıklarını duyduğumda pastacıların kestaneli pastadaki kestane yerine kuru fasulyeyi haşlayıp kullandıklarını duyduğumdaki şaşırdığım gibi şaşırmadım.Gerçekten de gözümü kapatıp suda haşlanmış sade fasulye yediğinde kestane tadı veriyor.Zaten kestaneli pastayı ve kestane şekerini hiç sevmem. Seven de neresini sever hiç anlamam. Demem o ki insan bazen şaşırmayı bile özlüyor.Eskiden çok şaşırırdım.Olur olmaz şeylere de şaşırırdım. Artık şaşırmayışım şaşırma limitimi tükettiğimden  değil elbet.Çünkü böyle bir limit yok. Ne diyor Emrah SERBES ; "Karanlıkta nüfus sayımı şöyle yapılır. Yaşayanlar bir sigara yakar." İşte ben yaktığım o sigaranın ucunu görmüyorum.Görmüyorum dediysem net görmüyorum. Astigmatım ben.Bilen bilir en pis göz rahatsızlığıdır astigmat. Hiç bir b.ka benzemez.Keşke hipermetrop ya da miyop olsaydım dersin.En azından ben öyle diyorum çünkü halen hipermetropla miyopu karıştırıyorum.Görüntüyü dağıtır astigmat, bulanıklaştırır. Odaklanamazsın ne bir yazıya ne de resme. Ne uzaktaki bir yazıyı, ne tahtada yazanları ne de arabadan levhada yazanları okuma şansın vardır bazen levhadaki resimleri bile dağıttığı olur da bi kafandakileri dağıtmaz, hatıralarını, yaşadıklarını,pişmanlıklarını bulanıklaştırmaz.

Herhalde yazacaklarım şimdilik bu kadar ama söylemek istediklerim bu kadar değil.

Sağlıcakla ...