1 Kasım 2011 Salı

Ordan Burdan ...







Kaşarlı poğoçanın içinden kaşar, patatesli poğoçanın içinden patates çıkınca nasıl da seviniyor insan.



Peynirli,kaşarlı,patatesli poğoçanın içindeki malzemeler hep karışmış biçimde dururken neden zeytinli poğoçanın içindeki zeytinler halka halka dilimlenip atılır ki ? Zeytini neden püre yapıp koymazlar ki ?



Kafayı poğoçayla bozduğumu düşünebilirsiniz ama öğrencilik hayatında her öğün poğoça yiyince insanda iz bırakıyor.



Yolculukta karşıdan gelen arabanın rengini tahmin etmeyeli çok zaman oldu.Çocuktum o zamanlar herşey çok daha güzeldi ya da çocuk aklımla hep bana öyle gelirdi.



Mantıken birbirine çok benziyor ama bowling hiçbir zaman dalyenin tadını vermiyor,vermeyecek de ...



Ne zaman bir kırtasiyeye girsem gözüm ilkokul sıralarında kullandığımız fasulyeleri arıyor.Halen şehrin birinde küçük ve defter kokan kırtasiyede o bildiğimiz haliyle plastik kutusunda satılıyor mudur acaba ?




Yüzümüze gülen insanlar arkamızdan neler çeviriyor.Büyüdük halen zıldırzımba oynuyoruz ...






Kokulu silgimin kokusunu hep koklaya koklaya bitirdiğimi sanırdım küçükken.Saflık işte.Keşke hep bu saflıkta kalsaydık belki dünya daha az kirlenmiş ve daha çok yaşanabilir olurdu.



Cep telefonu icat edilmeden önce verdiğimiz sözleri daha çok tutuyorduk sanki ...



Hepimiz flütü burnumuzla çalmayı denemişizdir.Kendimizi kandırmayalım :)



Herhangi bir cihaz alırken çalışıyor mu yoksa bozuk mu diye kontrol ederiz de hesap makinesi alırken neden doğru hesaplıyor mu diye kontrol etmeyiz ? Hesap makinesine mi çok güveniyoruz yoksa ? Ayrıca şimdi farkettim de hesap makinesi alırken demişim.Bir insan hayatında kaç kere hesap makinesi alır ki  sanki ?  :)



Ben bu satırları sonlandırırken No Promises çalıyordu.Manidar bir cümleyle veda edeyim.Kimin garantisi var ki şu fani dünyada ?  Tekrar görüşmenin garantisini ver(e)meyerek esenlikler diliyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder